Skip to main content

İyi insan olmanın modası geçti mi?

Günümüz iş hayatında zaman oldukça hızlı akıyor. Öyle bir akışta ilerliyoruz ki teslim tarihleri birbirini kovalıyor ve çoğumuz takvimlerin peşinde koşarken nefes nefese kalıyoruz. Bu hız, hepimizin hayata dair önceliklerini şekillendiriyor, nereye odaklanmamız gerektiği konusunda bize yol gösteriyor. Bizden beklenenleri karşılamak ve isteklerimize ulaşmak için bu önceliklere ve odak noktalarına göre hareket etmekten başka çaremiz kalmıyor. Verimli olma, başarı, hızlı iş bitirme, yüksek beklentileri karşılayan bir performans gösterme gibi öncelikler için kendimizi değiştirmeye ve geliştirmeye çalışıyoruz. Bilgi ve beceriye yönelik eğitimler, mentörlükler, danışmanlıklar ve uygulamalar ile değişim ve gelişim yolculuğumuzu beslemeye çalışıyoruz. Aynı şekilde iş çevremizdeki kişilerden de benzer nitelikler bekliyoruz ve hayat böylece akıp gidiyor.

Sonra bir gün, verimli, başarılı, hızlı iş bitiren, yüksek iş performansına sahip bir çalışma arkadaşımızın insanlığı ile karşılaşıveriyoruz. İnsanlığı ile karşılaşınca onu bir makine yerine bir insan yapan erdemleri ile de tanışıyoruz. Türk Dil Kurumu'na göre erdem; “Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet”; felsefi anlamı ile “İnsanın ruhsal olgunluğu” demek. Bu tanışma kimi zaman çıkarların çatıştığı bir karar verme anında, kimi zaman ekipten birinin hastalığında, kimi zaman kimsenin isminin geçmeyeceğinin bilindiği bir yardımlaşma anında yaşanıyor. İşte o an çalışma arkadaşlarımızın, ekibimizin, yöneticimizin içinden bir insan çıktığını görüyoruz.

Kişinin erdemleri ile tanışınca, kendi erdemlerimiz çerçevesinde elbette, karşımızdaki iş arkadaşlarımızla ilgili yargılarda bulunuyoruz. Cömert, yardımsever, adil, dürüst, saygılı, uyumlu, sabırlı, düzenli, azimli diyoruz. Yargılarımızda bazen de erdem yoksunluğu oluyor. Adaletsiz, bencil, cimri, saygısız, sorumsuz, anlayışsız, sabırsız, güvenilmez diyoruz. Erdem yoksunluğunu fark ettiğimizde aniden, aynı kişiyi değerlendirirken memnun kaldığımız, verimlilik, başarı, iş bitirme, yüksek iş performansı gibi ölçütler küle dönüşüyor ve iş arkadaşımızın insanlığı ile baş başa kalıyoruz. Nihayetinde, insanın yaptığı tüm işlerde ve dolayısıyla iş sonuçlarında erdemlerin etkisi olduğunu görmeye başlıyoruz.

Eğer, kişi dürüstlük ve sorumluluk gibi erdemlere sahipse, zamanında iş bitirmesinin anlamlı olduğunu anlıyoruz. Aksi takdirde yapılan işin altında bir enkazın kaldığını ve sürdürülebilir olmadığını fark ediyoruz. Üstlerine karşı gösterdiği saygılı tavrın, eğer kendisi bu erdeme sahip değilse, astlarına karşı gösterilmediğini ve aslında kurum kültürüne zarar verecek bir iletişim tarzı olduğunu görüyoruz. Bir kez erdemler gözlüğü ile bakmaya başlayınca manzara değişiyor, yeni açılardan yeni insanlar görmeye başlıyoruz.

Tam erdemleri anladığımızı düşünürken, bu sefer de iletişim ve takım çalışması gibi yetkinlikler ile; erdem yoksunluğunu kişilik bozuklukları ve psikolojik sorunlarla karıştırmaya başlıyoruz. Gerçekten de birbirlerine çok benziyorlar. Kimimiz bu karışıklıkta kayboluyor, kimimiz erdemlere doğru uzun bir yolculuğa çıkıyor.

Beklentiler yüksek, yapmamız gereken çok iş, başarmamız gereken çok şey varken erdemli insan olmanın, iyi insan olmanın modası geçti mi diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Ne dersiniz, iyi insan olmanın modası geçti mi?

imagegubn7.png

Emine Gülşah Göktekin

Yetenek Yönetimi ve Organizasyonel Gelişim Müdürü