Skip to main content

Sürüden Ayrılmak Kolay Olmamalı

Sürünün içinde de olsan fark edilmeyi herkes ister! İşte bu sebeple 19. Yüzyılda marka kavramı ortaya çıkmıştır, üstelik gerçekten de sürülerin birbirinden ayırt edilmesi için.  Marka, farklı sembollerden oluşan damgalarla (yani logo ile) ilk çıkışını yapmıştır. Aslında markanın tarihine baktığımızda Antik Mısır’a da dayandığı söylenir, şöyle bir düşününce bayraklar, armalar her biri bir farklılaşma, ötekinden ayırt edilmek için ortaya çıkmamış mıdır? Peki nedir bu ayrışma isteği? Hep birlikte yaşayıp gitsek olmaz mı? Çürük elmalar, güzel elmalarla karışsa olmaz mı?  Paramızın karşılığını almak zorunda mıyız? Peki o markayı satın aldığımda bana faydası ne?

Bu sorular ve sorgulamalar uzar gider, o zaman marka nedir ona bir baksak mı? 

Türk Dil Kurumu şöyle açıklamış marka kelimesini; resim veya harflerle yapılan işaret, bilet, para yerine kullanılan metal veya başka şeyden parça, bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret, tanınmış ürün, saygın kişi vb.

Markanın birçok tanımı vardır, iletişimde, işletmede, pazarlamada, satışta, ticarette ve hepsi de aynı sonuca çıkar, birini diğerinden ayırmaya, farklılaştırmaya yarayandır MARKA. Genelde tanımlar marka için işarettir der, fakat marka olmak öyle iki çizgiyle, üç renkle oldum tamam denilecek bir şey değildir. Logoyu yaptım, artık farklıyım demekle olsaydı her şey çok kolay olurdu ve çürük elmaların farklı bir rafa konması biraz zaman alırdı.  

Markanın günümüzdeki tanımı bir işletmenin mal veya hizmetini, bir başka işletmenin mal veya hizmetinden ayırt etmeye yarayan logo, isim, hikâye, misyon, vizyon, kişilik ve karakter özelliklerinin bütünüdür.  Hedef kitlenin karar verme sürecini etkileyen, beklentilerini karşılayan ve yapılan karşılıklı alışverişin dengesini belirleyendir çünkü hedef kitle tercih ettiği markaya bir yatırım yaparken, onu hayatına alırken, işletme de hedef kitle işe kurduğu bağ ve alacağı geri bildirimlerle kendi sürdürülebilirliğini sağlar.

Her marka ölümsüz olmak ister, neden istemesin ki? Peki bu mümkün müdür?

İnce bir kristal kadeh gibidir marka, kıymetli ve kırılgan. İçine konan içecek kadar servis edildiği masa ve konduğu yerde önemlidir. Ne vadediyor? Bunu nerede, nasıl söylüyor? Doğru yerde, doğru zamanda ve doğru cümlelerle gün batımında kristale yansıyan güneş nasıl da güzel göz alır öyle değil mi? …

Marka söz verir, ait olduğu sınıfı tanımlar ve ona göre dilini seçer. Soyut ve somut değerler yaratır ve bu değerler doğrultusunda hareket ederek hedef kitlesinin onu tercih etmesini ister. Kullandığı renkler, kurduğu cümleler, adı, hikayesi, hayalleri… Hepsi sürdürülebilirliğini daim kılmak içindir. Tüketici markanın ona ne söz verdiğine, ona ne hissettirdiğine bakar, parasının karşılığını kat be kat almak ister ve gün sonunda da değdi demek ister bu yüzden markanın imajı çok önemlidir. Marka imajı tüketicinin markaya karşı düşüncelerini, duygularını ve beklentilerini kapsar. Bu imajı oluşturmak da doğru bir iletişim planı ile ortaya çıkar.

Securitas adını Roma Güvenlik Tanrıçasından alır. İsminin üstündeki 3 nokta ise mors alfabesindeki SOS, yardım çağrısındaki S harfinden gelmektedir. Kırmızı renk de dikkat çeker, gücü, azmi ve dinamizmi temsil ettiği özelliklerdendir. 1970’lerde markanın sahip olması gereken hikayesi olan bir geçmiş, ince düşünülmüş bir logo çalışması 1980’lerde değerleriyle bir adım daha ileri gidiyor. 3 kırmızı noktasına dürüst, dikkatli ve yardımsever değerlerini atfediyor Securitas. Güvenlikte bilgi lideri söylemi ile dünyada güvenliği bilgi, insan ve teknoloji entegrasyonu ile sağladığını dile getiriyor. Kanaat lideri benim diyor. Sonraki yıllarda marka olgun ve kendinden emin duruşuna bir de yol arkadaşı misyonu ekliyor. Huzurlu bir anda vazgeçilmez bir partner. “Dünyanızın daha güvenli hale gelmesine yardımcı oluyoruz” diyerek insanların en kıymetlilerini korumak için çalıştıklarını, güven duygusunu hissettiren söylemle pekiştirerek duygusal bir yakınlık yakalıyor. Bu sırada Securitas yazısı altın renginden siyaha, siyahtan koyu laciverte dönüyor. Her bir renk dönemine göre ayrı bir önem taşıyor, temelinde ayrı bir bilinçli seçim yatıyor.

2021 senesinde Securitas markası kendine cesur, hümanist, ilgili kişilik özellikleri ekliyor ve marka vaadini farklı bir dünya görmek üzerine kurguluyor.  Securitas çalışanlarının uzmanlığına, çeşitliliğine, yenilikçiliğine, ilgi ve alaka düzeyine dikkat çekiyor. Nar çiçeğine dönen 3 nokta yeniden doğuşu ve canlılığı simgeliyor, bunu markanın tecrübesiyle sürekli aktifliğini koruması olarak değerlendirirken, yazı karakterinin güç ve otoriteyi temsil eden siyahtan koyu laciverte geçişi ciddiyet, güven ve büyüklük mesajlarının dolaylı yoldan verilişi olarak düşünebiliriz.  Bu naif geçişin Securitas harflerindeki değişimle tamamlandığını söyleyebiliriz.

1934 senesinde İsveç’te Erik Philip Sörensen tarafından kurulan şirket 1972’de Securitas adı ile yola devam ederken markanın diğer güvenlik firmalardan ayrışma hikayesi de yıllar içinde değişiyor, Securitas kendine her seferinde yeni özellikler katarak geleceğin güvenliğine yön veren, ışık tutan bir marka olarak yoluna emin adımlarla devam ediyor.